Deprem Travması: Ruhumuzdaki Taşlar Neden Yerine Oturmuyor?
Gündem

Deprem Travması: Ruhumuzdaki Taşlar Neden Yerine Oturmuyor?


25 April 20255 dk okuma71 görüntülenmeSon güncelleme: 14 December 2025

Deprem, sadece fiziksel değil, aynı zamanda derin psikolojik yaralar da bırakır. Sarsıntının ardından enkaz kalksa, binalar yeniden inşa edilse bile, içimizdeki o yersizlik hissi kolay kolay geçmez. Peki, deprem sonrası ruh halimiz neden düzelmiyor ve bu travmatik süreçle nasıl başa çıkabiliriz?

Depremin Psikolojik Etkileri: Yersizlik Hissi

Deprem, hayatımızın üzerine inşa ettiğimiz zemini sarsar. O sağlam bildiğimiz zemin, bir anda güvenilmez hale gelir. Bu durum, içimizde sürekli bir tedirginlik ve belirsizlik yaratır. Geceleri uykuya dalmakta zorlanırız, çünkü zihnimiz sürekli "Ya şimdi olursa?" sorusuyla meşguldür. Bu korku, bizi doğa karşısında ne kadar aciz olduğumuzla yüzleştirir.

Deprem sonrası yaşadığımız psikolojik etkilerden bazıları şunlardır:

  • Kaygı ve Endişe: Sürekli olarak deprem olacakmış gibi hissetmek.
  • Uyku Bozuklukları: Uykuya dalmakta zorlanmak veya sık sık uyanmak.
  • Huzursuzluk: Yerinde duramama, sürekli hareket etme ihtiyacı.
  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Deprem anını tekrar tekrar yaşamak, kabuslar görmek.
  • Depresyon: Umutsuzluk, çaresizlik ve hayattan zevk alamama.

Korkularımızla Yüzleşmek: Kabullenme ve Destek

Depremle yaşamayı öğrenmek, aslında korkularımızla yüzleşmeyi ve onları kabullenmeyi gerektirir. "Evet, korkuyorum" demek, bizi zayıf yapmaz. Aksine, bu kabul, iyileşme sürecinin ilk adımıdır. Bu süreçte, sevdiklerimizden destek almak, bir psikologla konuşmak veya sadece "Bugün iyiyim" diyebilmek bile büyük fark yaratabilir.

Unutmayalım ki, deprem sadece şehirleri değil, ruhlarımızı da yıkar. Ancak bizler, her seferinde yeniden ayağa kalkmayı öğrenen canlılarız. Yeter ki birbirimizi bırakmayalım ve "Ben yalnız değilim" diyebilelim.

Deprem Sonrası İyileşme Süreci: Umut ve Dayanışma

Deprem sonrası iyileşme süreci uzun ve zorlu olabilir. Ancak umut ve dayanışma, bu sürecin en önemli unsurlarıdır. Yıkılan binaların yerine yenilerini inşa ederken, ruhlarımızı da onarmak için çaba göstermeliyiz. Küçük adımlar, büyük yaraların ilacı olabilir. Bir arkadaşın omzuna dokunmak, bir ihtiyaç sahibine yardım etmek veya sadece bir tebessüm, umudu yeniden yeşertebilir.

Deprem, bize dayanışmanın ve birlik olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu zorlu süreçte birbirimize destek olarak, yaralarımızı sarabilir ve daha güçlü bir şekilde ayağa kalkabiliriz. Unutmayalım ki, yıkılan sadece binalar değil, biz de yıkılıyoruz. Ama her seferinde, yeniden ayakta durmayı öğrenen canlılarız. Yeter ki birbirimizi bırakmayalım.