Gaziantep Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Hasan Şencan, Gazze'ye destek veren vatandaşlara yönelik kullandığı ifadelerle gündeme oturdu. Şencan, Gazze için eylem yapan ve tekbir getiren vatandaşları "Gaziantep’te gerici tarikat ve vakıfların eylemleri" şeklinde nitelendirerek büyük tepki topladı.

Tepkilerin Odağında: Ayrımcılık İddiası

Hasan Şencan, Gazze destekçisi vatandaşların kuralları ihlal etmeden gerçekleştirdiği kısa süreli eylemlere dikkat çekerek, "Ne bir polis müdahalesi, ne bir yasak vardı. Bu şehrin emekçileri sefalet ücreti için meydana indiğinde; TOMA’larla, binlerce polisle karşılaşıyor. Vatandaşlar arasında bu ayrımcılıktan dolayı susmuyoruz, korkmuyoruz." ifadelerini kullandı. Şencan'ın bu sözleri, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapıldığı yönünde eleştirilere neden oldu.

Gazeteci Yaşar Yavuz da Şencan'ın paylaşımına tepki göstererek, "Biz de kafası bedeninden ayrılan çocuklar ile gözü yaşlı kadınlar ve mermilere göğsünü siper ederek vatanını savunan Gazzeliler için içimiz kan ağlayıp eylem yaparken CHP’liler bizi yine “gerici” bulmuş" şeklinde konuştu.

Tekbir Sesleri Yükseldi: Türkiye Gazze İçin Ayakta

Filistin Alimler Birliği'nin Gazze'deki direnişi selamlamak amacıyla düzenlediği "Tekbir Cuması" etkinliğine Türkiye'nin dört bir yanından destek geldi. Yurdun dört bir yanından tekbir sesleri yükselirken, vatandaşlar Gazze'ye destek mesajları gönderdi.

• Filistin Alimler Birliği'nin çağrısıyla Türkiye genelinde tekbir sesleri yankılandı.
• Yemen'de on binlerce kişi Gazze için bir araya geldi.
• Arnavutköy'de Filistin bayraklarıyla sokağa çıkan çocuklar Gazze için sloganlar attı.

Sonuç: Toplumsal Kutulaşma ve İfade Özgürlüğü Tartışması

Hasan Şencan'ın Gazze destekçilerine yönelik kullandığı "gerici" ifadesi, Türkiye'de toplumsal kutuplaşma ve ifade özgürlüğü konularını yeniden gündeme getirdi. Bu tür söylemlerin, farklı görüşlere sahip insanlar arasındaki diyaloğu zorlaştırdığı ve toplumsal ayrışmayı derinleştirdiği savunuluyor. Öte yandan, Şencan'ın eleştirileri, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapıldığı ve bazı kesimlere farklı muamele gösterildiği yönündeki endişeleri de ortaya koyuyor. Bu durum, Türkiye'de ifade özgürlüğünün sınırları ve toplumsal hassasiyetler arasındaki dengeyi korumanın önemini bir kez daha vurguluyor.