09 Mayıs 2025 Cuma

Kanal İstanbul Montrö'yü mü Deliyor? İşte Çevre Hukuku İhlalleri!

Kanal İstanbul projesi, deprem riski ve ekolojik yıkım gibi endişelerle sıkça gündeme geliyor. Ancak projenin Türkiye'nin imzaladığı uluslararası çevre sözleşmelerine etkileri de büyük önem taşıyor. Özellikle Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni ihlal edip etmeyeceği tartışılırken, Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nesrin Algan konuyu bianet'e değerlendirdi.

Montrö Tartışmaları ve Kanal İstanbul Gerçeği

Prof. Dr. Algan, Montrö tartışmalarını şu sözlerle özetliyor: "Montrö Boğazlar Sözleşmesi sadece İstanbul Boğazı'nı kapsamıyor. Montrö'yü delmek için Saros'a da bir kanal lazım. Çünkü Montrö, İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'nı kapsar. Kanal İstanbul'dan Marmara'ya bir gemi geçirdiğinizde Montrö'den kurtulmuş olmuyorsunuz."

Algan, "Montrö'nün taraflarının bu kadar sessiz kalması mümkün değil. 'Seyrüsefer serbestisi' kavramı var. Literatürde 'Türk Boğazlar Sistemi' denir. Kastedilen İstanbul Boğazı, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı'dır" ifadelerini kullandı. Bu durum, kanalı savunanların işine gelse de, Algan'a göre asıl sorun Montrö'den ziyade diğer uluslararası sözleşmelerde yatıyor.

Bükreş Sözleşmesi ve ÇED Raporu İhlalleri

Prof. Dr. Nesrin Algan, Kanal İstanbul'un Türkiye'nin taraf olduğu Bükreş Sözleşmesi'ni ve biyolojik çeşitliliği koruma protokollerini ihlal ettiğini vurguluyor. Karadeniz'in biyolojik çeşitliliğini ve peyzajını koruma amacını taşıyan sözleşmenin, Kanal İstanbul'un ÇED süreciyle ihlal edildiğini belirtiyor:

"Bükreş Sözleşmesi'nin 6. maddesi, Karadeniz'i etkileyebilecek projeler için, altı kıyı ülkesinin ortak kriterlere göre 'Çevresel Etki Değerlendirmesi' yapmasını öngörüyor. Ancak Kanal İstanbul'un ÇED raporu, bu maddelerle uyumsuz olarak hazırlandı."

Algan'a göre, 6 kıyı ülkesinin iş birliğiyle yapılması gereken çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan, projenin çevresel etkilerinin sınır aşan boyutları göz ardı edilmiş durumda. Bu durum, hem ulusal çevre mevzuatına hem de uluslararası yükümlülüklere açıkça aykırılık teşkil ediyor.

Biyolojik Çeşitlilik ve Diğer Sözleşme İhlalleri

Projenin sadece Karadeniz'i değil, Türkiye'nin taraf olduğu BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni de ihlal ettiğini belirten Algan, Sazlıdere Barajı ve çevresindeki konut projelerinin sözleşmeyle çeliştiğini ifade ediyor:

  • "Şu anda yapılanlar 'Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ne de aykırı. Sazlıdere Barajı ve civarındaki konut projeleri sözleşmeye aykırı."
  • "Eğer tarım alanlarınızı iskana açarsanız, bu sözleşmeyi ihlal etmiş olursunuz. Ayrıca ekosistemleri koruma yükümlülüğü de var."
  • "Karadeniz’in suyu Marmara’ya, oradan da Ege’ye kirlilik taşırsa, bu sefer Ege Denizi’nin de dahil olduğu Akdeniz Sözleşmesi ihlal edilmiş olur."

Algan, projenin yapımında şeffaflık ve katılımcılığın önemine de dikkat çekerek, etkilenen herkesin sürecin bir parçası olması gerektiğini belirtiyor.

Kanal İstanbul projesi, sadece çevresel ve hukuki açılardan değil, aynı zamanda karar alma sürecindeki şeffaflık ve katılımcılığın eksik kalması nedeniyle de eleştiriliyor. Prof. Dr. Nesrin Algan, proje sürecinin başlangıcından itibaren vatandaşların ve etkilenen tüm tarafların sürecin bir parçası olması gerektiğini söylüyor:

“Projenin yapımında şeffaflık ve katılımcılığın bireye, vatandaşa inmesi gerekiyor. Bu projenin yapımından etkilenen herkes sürecin parçası olmalıydı. Hükümet tarafında hala projenin yapılıp yapılmayacağına dair çelişkili açıklamalar var.”

Sonuç olarak, Kanal İstanbul projesi sadece Montrö Boğazlar Sözleşmesi tartışmalarıyla değil, aynı zamanda uluslararası çevre hukuku açısından da ciddi soru işaretleri yaratıyor. Projenin hayata geçirilmesi halinde, Türkiye'nin taraf olduğu birçok sözleşmenin ihlal edilebileceği ve bunun da ülkenin uluslararası arenadaki itibarını zedeleyebileceği belirtiliyor. Bu nedenle, projenin tüm boyutlarıyla yeniden değerlendirilmesi ve ilgili tüm tarafların katılımıyla daha şeffaf bir süreç yürütülmesi büyük önem taşıyor.

İlgili Haberler