İsrail'in İran'a yönelik saldırılarıyla Ortadoğu'da tansiyon yeniden yükseldi. Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, bu saldırıların ardındaki olası senaryoları ve Türkiye'nin bölgedeki rolünü değerlendirdi. Yaycı, yaşananların aslında uzun zamandır planlanan "Büyük Ortadoğu Projesi"nin bir parçası olduğunu ve asıl amacın İran'ı parçalamak olduğunu iddia ediyor.

Büyük Ortadoğu Projesi ve İsrail'in Rolü

Cihat Yaycı, İran ve İsrail arasındaki çatışmaların, "Büyük Ortadoğu Projesi" olarak bilinen ve aslında "Büyük İsrail Projesi"nin bir parçası olduğunu belirtiyor. Yaycı'ya göre, 2002 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Ortadoğu haritalarının yeniden çizileceğini açıklamasıyla bu süreç başlamış ve ABD'nin bölgedeki temel hedefleri İsrail'in güvenliği, petrolün Batı'ya kesintisiz akışı ve ABD dışındaki aktörlerin etkinlik kazanmasının engellenmesi olmuştur. Yaycı, her ne kadar medyada çelişkili haberler yer alsa da, ABD'nin bu çatışmalarda İsrail'in yanında durduğunu vurguluyor.

ABD ve İran Arasındaki Müzakereler Bir Bahane miydi?

Yaycı, ABD'nin İran'la yürüttüğü müzakerelerin aslında bir meşruiyet kazandırma çabası olduğunu savunuyor. İran'ın nükleer silaha sahip olmasını engellemek adına 60 günlük bir müzakere sürecinden söz edildiğini ancak bu sürenin sonunda İsrail'in İran'a saldırdığını belirtiyor. Yaycı, bu saldırı sırasında Trump'ın da bilgi sahibi olduğunu ve Trump'ın saldırıdan hemen önce füzelerin fırlatılacağından bahsetmesinin, müzakerelerin aslında bir tiyatro olduğunu ortaya koyduğunu iddia ediyor.

İran Rejimi ve Büyük İsrail Projesi

Yaycı, İran rejiminin Batı destekli bir yapı olduğunu ve 1979'daki İran Devrimi'nin Paris'ten yönetildiğini belirtiyor. Yaycı'ya göre, Batıya düşman görünen İran rejimi aslında Batının bilgisi ve desteğiyle kurulmuştur. Yaycı, İran rejiminin bugüne kadar İsrail'e dolaylı olarak alan açtığını ve Büyük İsrail Projesi'nin taşeronlarından biri haline geldiğini savunuyor. İran'ın önce Irak'a saldırdığını, 8 yıl süren bir savaş sonucunda Irak'ın parçalanmasına neden olduğunu ve ardından Suriye'nin parçalanmasına zemin hazırladığını belirtiyor. Yaycı, İran'ın desteklediği gruplar aracılığıyla İsrail'e tehdit oluşturduğu bahanesiyle bölgedeki diğer ülkelere yapılan müdahalelere zemin hazırladığını iddia ediyor.

Bugün gelinen noktada ise Yaycı, İran rejiminin miadını doldurduğunu ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçebilmesi için İran’daki rejimin değişmesi ve ülkenin parçalanması gerektiğini öngörüyor. Bu projenin en önemli adımlarından birinin sözde bir Kürdistan devletinin kurulması olduğunu ve İran’ın kuzeybatısındaki bölgelerden bu devlete bir parça çıkarılmaya çalışılacağını belirtiyor. Yaycı, İran'ın doğrudan askeri olarak işgal edilmeyeceğini ancak içeriden bir ayaklanma, karışıklık çıkartılarak zayıflatılacağını savunuyor.

İsrail'in İran'a saldırmasının ardından çatışmasının tekrar alevlenmesiyle PKK’nın İran kolu olan Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) yazılı bir açıklama yayımlayarak, İran rejimine karşı harekete geçmeye hazır olduklarını duyurmuştu. Bu gelişmeye de dikkat çeken Yaycı, “Bu talep öngörülerin doğruluğunu ortaya koymaktadır. Bu noktada Türkiye'nin tutumu son derece önemlidir. Güney Azerbaycan dahil, İran’daki yaklaşık 40-45 milyon Türk nüfusa Türkiye sahip çıkmalı, gerekirse garantör ülke olmalıdır. Bu, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından da stratejik bir gerekliliktir” vurgusu yaptı.

İsrail'in İran'ın nükleer programını hedef alarak başlattığı saldırılarda İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve ülkenin askeri operasyon kararlarının alındığı ve koordine edildiği Hatam el-Anbiya Karargahı'nın komutanı Gülam Ali Reşid dahil olmak üzere üst düzey isimlerin yaşadığı evler nokta atışı ile vuruldu. İran’ın en üst düzey üç komutanı hayatını kaybettiği saldırıyı değerlendiren Yaycı, “Bu durum İran’da İsrail’in güçlü bir istihbarat ağına ve İHA üslerine sahip olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak, İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, Ortadoğu'da yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Cihat Yaycı'nın analizleri, bölgedeki güç dengelerinin ve olası senaryoların daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor. Türkiye'nin bu süreçteki tutumu, bölgenin geleceği açısından kritik bir öneme sahip.