Türkiye'de Adil Yargılanma Hakkı Alarm Veriyor! Meclis Harekete Geçti
Gündem

Türkiye'de Adil Yargılanma Hakkı Alarm Veriyor! Meclis Harekete Geçti


16 June 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 17 June 2025

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Türkiye'de adil yargılanma hakkına yönelik ihlallerin ve yargı bağımsızlığını zedeleyen kurumsal yapıların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne araştırma önergesi verdi. Önerge, özellikle son yıllarda artan yargı bağımsızlığı tartışmaları ve adil yargılanma hakkı ihlalleri iddiaları üzerine büyük önem taşıyor.

Türkiye'de Adil Yargılanma Hakkı Neden Tartışmalı?

Türkiye'de adil yargılanma hakkı, uzun zamandır tartışma konusu olan bir başlık. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) 2025 tarihli Adil Yargılanma Hakkı Çerçevesinde Dava Gözlem Raporu'na göre, birçok dava ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı gibi anayasal faaliyetler nedeniyle açılıyor. Raporda ayrıca, duruşmalara katılımın engellenmesi, avukat sayısının sınırlandırılması, SEGBİS uygulamasının kötüye kullanılması gibi uygulamaların adil yargılanma güvencelerini ihlal ettiği belirtiliyor.

  • Duruşmalara katılımın engellenmesi
  • Avukat sayısının keyfi şekilde sınırlandırılması
  • SEGBİS uygulamasının kötüye kullanılması
  • Gizli tanıkların denetlenemez biçimde dinlenmesi
  • Mahkeme heyeti ile savcılık arasında izlenemeyen ilişkilerin kurulması

Cengiz Çiçek, araştırma önergesinde Türkiye'de yargı erkinin bağımsızlığı ve tarafsızlığına duyulan toplumsal güvenin ciddi biçimde sarsıldığını ifade ediyor. Çiçek'e göre, adil yargılanma hakkı başta Kürt halkı olmak üzere, muhalif siyasetçiler, kadınlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplum aktörleri üzerinde sistematik bir baskı aracına dönüştürülmüş durumda. Hukukun üstünlüğünün esas alan bir erk olmaktan çıkarılarak, iktidarın demokratik alanı daraltma stratejisinin enstrümanı haline getirildiğine dikkat çekiyor.

Çiçek, söz konusu davaların uluslararası alanda "Kamusal Katılıma Karşı Stratejik Davalar" (SLAPP) olarak tanımlandığını hatırlatarak, "Bu tür davaların temel amacı kamu yararına faaliyet yürüten kişileri susturmak, yıldırmak ve kamu denetimini işlevsizleştirmektir. Türkiye'de görülen pek çok dava bu tanımla örtüşmektedir. Yargı, doğrudan ifade özgürlüğünü ve siyasal katılım hakkını engellemeye dönük sistematik bir araca dönüştürülmüştür" diye belirtiyor.

Cumartesi Anneleri Davası: Sembolik Bir Örnek mi?

Çiçek, Cumartesi Anneleri'nin 700. hafta buluşmasına ilişkin davayı da örnek göstererek, "Bu dava bu eğilimin en sembolik örneklerinden biridir. Yedi yıl boyunca ceza tehdidi altında tutulan 37 insanın beraatle sonuçlanan yargılanmaları, adil yargılanma hakkının açık ihlalidir" ifadelerini kullanıyor. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararının, yargılamanın en başından itibaren hukuk dışı yürütüldüğünü teyit ettiğini belirtiyor.

Ayrıca, hapishanelerde yalnızca adil yargılanma hakkı talebiyle açlık grevine giren politik mahpusların varlığına vurgu yapan Çiçek, "Bu talepler nedeniyle disiplin soruşturmalarına maruz bırakılmalarının ise, mahpusların hukuki yollardan hak aramasının dahi cezalandırıldığını göstermektedir" diyor.

Meclis'ten Komisyon Kurulması Talebi

Cengiz Çiçek, tüm bu verilerin Türkiye'de adil yargılanma hakkının yapısal biçimde ihlal edildiğini gösterdiğini savunarak, "Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmış, yargı, demokratik siyaset ile toplumsal hak mücadelelerini bastıran bir aygıta dönüştürülmüştür" diyor. Bu nedenle, SLAPP niteliği taşıyan siyasi davaların, yargı bağımsızlığını zedeleyen kurumsal yapıların ve adil yargılanma hakkı ihlallerinin kapsamlı biçimde araştırılması; yargı reformlarının geliştirilmesi ve yargının demokratik temellerde yeniden inşası için Meclis bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğini vurguluyor.

Türkiye'de adil yargılanma hakkı ve yargı bağımsızlığı konularındaki tartışmaların odağında, Meclis'e sunulan bu araştırma önergesi yer alıyor. Önergenin kabul edilip edilmemesi ve Meclis'in bu konuda nasıl bir adım atacağı, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ilkesine bağlılığı ve insan haklarına saygısı açısından önemli bir gösterge olacak. Adil yargılanma hakkının korunması ve yargı bağımsızlığının sağlanması, demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurlarıdır ve bu konuda atılacak adımlar, Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşıyor.