Hesandin Yaylası'nda Direniş! Madenlere Geçit Yok!
Gündem

Hesandin Yaylası'nda Direniş! Madenlere Geçit Yok!


26 May 20255 dk okuma23 görüntülenmeSon güncelleme: 07 June 2025

Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Hesandin Yaylası'nda, altı köyün sakinleri tam 17 yıldır maden şirketlerine karşı amansız bir mücadele veriyor. Köylüler, 2008 yılından bu yana yaylalarını maden şirketlerinin ve devletin güvenlik politikalarının tehditlerinden korumak için direniyor. Bianet'e konuşan köylüler, askeri üs inşaatı bahanesiyle yapılan yol çalışmalarının aslında madencilik faaliyetlerine zemin hazırlamak amacı taşıdığını iddia ediyor.

Hesandin'de Usulsüz ÇED Raporu Skandalı

2008 yılında Kulp Madencilik ve Dış Ticaret A.Ş., maden arama faaliyetleri için usulsüz bir şekilde "ÇED gerekli değildir" raporu aldı. Bu raporla Hesandin'de maden arama çalışmalarına başlayan şirkete, Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu ile TMMOB'dan itiraz geldi. Yapılan incelemelerde, söz konusu raporun 16 yıl önce düzenlendiği ortaya çıkarıldı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na başvuruda bulunuldu. Bakanlık, şirketin beş yıl içinde herhangi bir yatırım faaliyetinde bulunmadığını tespit ederek raporu iptal etti. Ancak şirket, MAPEG'den aldığı faaliyet raporlarını sunarak, geçmiş yıllarda üretim ve satış yaptığını iddia etti. Bakanlık ise bu itirazı kabul ederek şirketin "ÇED Gerekli Değildir" kararının geçerliliğini yeniden onayladı. Köylülerin direnişiyle karşılaşan şirket, her seferinde sahadan çekilmek zorunda kaldı. Ancak 2025 yılı itibarıyla, köylülerin dışında şirketin maden arama faaliyetlerinin önünde herhangi bir engel kalmadı.

Askeri Üs Maskesi Altında Maden Güvenliği Mi?

Nisan 2025'te köylüler, şirketin maden arama alanında tekrar yol çalışmaları yaptığını fark ederek durumu Diyarbakır Barosu'na bildirdi. Olay yerine giden Avukat Ahmet İnan, yol çalışmalarını yürütenleri koruyan kolluk kuvvetlerinin alanda bir 'karakol' inşa edileceğini ve yol çalışmalarının bu nedenle yapıldığını söylediğini aktardı. Avukatlar projeyi görmek istediyse de kendilerine gösterilmedi. Avukat Ahmet İnan, durumu şöyle değerlendirdi:

"Köylülerin bizleri aramasıyla alana gittik. Askerler tarafından korunan alanda kepçelerin çalıştığını gördük. Kolluğa sorduk, 'Nedir bu?', 'Buranın projesi nerede?' dedik. 'Size projeyi göstermeyeceğiz, burada karakol yapılacak,' dediler. Askeri üs de olabilir; ancak asıl önemli olan, maden şirketine bir çalışma alanı ve güvenlik hattı oluşturmak."

İnan, bu durumun daha çok şirketlerin güvenliğini sağlayacak ve bölgeyi talana açacak bir güvenlik konseptinin parçası olduğunu vurguladı.

"Hesandin Bizim Fermanımızdır"

Hesandin Yaylası'ndan geçimini sağlayan köylüler, maden faaliyetlerinin bölgedeki yaşamı tamamen yok edeceğinden endişe ediyor. Ağaçkuru Köyü'nden Nevzat Kaya, yaylanın toprağının zehirlenmesi halinde su kaynaklarının tükeneceğini, hayvancılığın biteceğini ve köylerin hayatının sona ereceğini söylüyor. Kayacık Köyü'nden Nedim Emre ise Hesandin'i bir kazana benzeterek, "Hesandin bir kazan gibi. Bu kazandan altı köye su gidiyor. Hesandin bizim fermanımızdır. O giderse altı köyün tamamı gider," diyor.

  • Karabulak
  • Argün
  • Baloğlu
  • Yuvacık
  • Ağaçkuru
  • Kayacık

Hesandin Yaylası'nın Önemi

Hesandin Yaylası, sadece mera alanı olmanın ötesinde, bölge halkı için hayati bir öneme sahip. Yaylada yetişen çeşitli ot türleri hem yemeklerde kullanılıyor hem de alternatif tıpta değerlendiriliyor. Köylüler, mayıs ayının sonlarında yaylaya çıkarak yaklaşık üç ay boyunca çadırlarda konaklıyor ve hayvanlarını otlatıyor. Büyükbaş hayvancılık, ipekböcekçiliği ve arıcılıkla geçimini sağlayan köylüler, maden faaliyetlerinin yayla alanını talan etmesi ve su kaynaklarını kirletmesi nedeniyle bu faaliyetleri sürdürme imkânını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle ipekböceği yetiştiriciliği için Hesandin'den gelen su kaynakları hayati önem taşıyor. Kulp ilçesi, Türkiye'deki ipek kozası üretiminin önemli bir bölümünü karşılıyor ve bu üretim, yüzlerce ailenin geçim kaynağı.

Hesandin Yaylası'nda yaşananlar, sadece bir çevre mücadelesi değil, aynı zamanda bir yaşam mücadelesidir. Köylüler, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için maden şirketlerine karşı direnmeye devam ediyor. Bu direniş, doğa ve yaşam savunucuları için ilham kaynağı olmaya devam edecek.