Türkiye'de adalet arayışı, her geçen gün yeni ve acı hikayelerle yankılanıyor. İşçisinden öğrencisine, KHK'lisinden akademisyenine toplumun farklı kesimleri adaletin peşinde. Son dönemde ise bu arayışa, şüpheli şekilde hayatını kaybeden kadınların aileleri de eklendi. 2024'te en az 282 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybederken, 2025'in ilk üç ayında bu sayı 123'e ulaştı. Bu karanlık tablo içinde, 11 Nisan Cuma günü iki farklı mahkeme salonunda iki kadının hikayesi, adaletin ne kadar uzak olduğunu bir kez daha gözler önüne serecek: Pınar ve Ezgi.
Pınar'ın Şüpheli Ölümü ve Adalet Arayışı
22 Şubat 2024'te Urfa'nın Siverek ilçesinde Pınar Bulunmaz, eşi Rıdvan B. ile araçta yaşanan tartışma sonucu ateşli silahla vurularak hayatını kaybetti. Rıdvan B., olayı intihar olarak nitelendirse de, olay yerindeki deliller ve otopsi raporu bu iddiayla çelişiyor. Pınar'ın evden kaçarkenki panik halini gösteren kamera görüntüleri, silahın sağ elde tutulmadığını ortaya koyan otopsi raporu ve ailesinin delillerin karartıldığı yönündeki iddiaları, cinayet şüphesini güçlendiriyor. Ancak Rıdvan B., tutuksuz yargılanıyor. Pınar'ın ailesi, 11 Nisan'daki duruşmada Rıdvan B.'nin tutuklanmasını talep ediyor. "Kaçan biri nasıl intihar eder?" sorusu, Pınar'ın ailesinin adalet arayışının sembolü haline geldi.
Ezgi'nin Meşru Müdafaası ve Cezaevi
Aynı gün Silivri'de görülecek bir başka dava ise Ezgi'nin hikayesi. Boşanma aşamasındaki eşi Sezgin C.'nin sistematik şiddetine maruz kalan ve ölüm tehditleri alan Ezgi, bir gün eşinin babasını dövdüğü sırada yere düşen silahı alarak kendisini ve ailesini korumak zorunda kalıyor. Ezgi, polisi arayarak olayı tüm açıklığıyla anlatmasına rağmen tutuklanıyor. Avukatları, Ezgi'nin meşru müdafaa hakkını kullandığını savunsa da, Ezgi hala cezaevinde. "O silaha Ezgi uzanmasaydı bugün belki tüm ailesi ölmüştü" sözü, Ezgi'nin yaşadığı çaresizliği ve meşru müdafaasının haklılığını vurguluyor.
Adalet Nerede?
Pınar korunamadı, Ezgi cezalandırıldı. İki kadının hikayesi, Türkiye'deki adalet sisteminin kadınları korumakta ne kadar yetersiz olduğunu gözler önüne seriyor. Kadınlar, ya şiddet gördükleri erkekler tarafından öldürülüyor ya da kendilerini koruduklarında cezaevine gönderiliyor. Erkekler, "pişmanım" diyerek ceza indirimi alırken, kadınlar hayatta kalmak için yaptıklarından ötürü cezalandırılıyor. Bu adaletsizlik karşısında, kadınların yaşam haklarını savunmak ve meşru müdafaa haklarını kullanmalarını sağlamak için mücadele etmek gerekiyor. 11 Nisan'daki duruşmalar, Pınar ve Ezgi'nin hikayelerinin sembolü olacak ve adalet arayışının bir parçası olarak tarihe geçecek.
- Kadınların kendilerini savunması bir hak değilmiş gibi davranan bir sistem varsa, orada gerçek adaletten söz edilebilir mi?
- Mahkeme salonlarında kadınlar, hâlâ yaşam haklarını ispat etmek zorunda mı?
- Şiddet döngüsünden çıkmak için “ya ölmek ya da cezaevine girmek” arasında seçim yapmak zorunda mı bırakılacaklar?
Ezgi'ye özgürlük, Pınar'a adalet dileğiyle...