19 Nisan 2025 Cumartesi

Son Değirmenci: "Bıraksam Yapan Kalmaz!" İşte O Anlar

Konya'nın Bozkır ilçesinde, çeyrek asırdır suyla çalışan bir un değirmeni, bahar aylarında su seviyesi yeterli olduğunda hala hizmet vermeye devam ediyor. Bu değirmeni eşiyle birlikte işleten ve ata buğdayını öğüterek esmer un elde eden Ömer Kök, ilçedeki son değirmenci olduğunu belirtiyor. Kök, "Bugün ben bıraksam, bu değirmende un öğüten kimse kalmaz" diyerek mesleğin yok olma tehlikesine dikkat çekiyor.

Kaybolmaya Yüz Tutan Bir Miras

Değirmencilik mesleğinin artık unutulmaya yüz tuttuğunu belirten Ömer Kök (50), bu işin sezonluk olarak yapıldığını, yalnızca bahar aylarında su seviyesinin yeterli olduğu dönemlerde un öğüttüklerini ifade ediyor. Diğer zamanlarda ise ilçede farklı işlerde çalıştığını anlatan Kök, eşi Nurkadın Kök'e (50) de değirmeni çalıştırmayı öğrettiğini ve artık işin büyük kısmını onun yürüttüğünü belirtiyor. Kök, değirmende öğüttükleri buğdayların yerli köy buğdayı olduğunu ve esmer un elde ettiklerini anlatıyor.

Ömer Kök, buğday öğütmeden önce değirmene gelen su kanallarının kapaklarını ayarlayarak suyun değirmene gelmesini sağlıyor. Suyun akışı tamam olduktan sonra hazırlıklar yapılıyor, çuvallardaki buğday kazana dökülerek değirmen çalıştırılıyor. Değirmen taşı hızlı bir şekilde dönmeye başlarken, buğdayın taş içerisine akış hızı ayarlanıyor. Değirmenden elde edilen esmer un ise çuvala dolmaya başlıyor.

Bozkır'ın Son Su Değirmeni ve Geleneksel Değirmencilik

Bozkır'ın son su değirmeni, teknolojinin gelişmesiyle birlikte kaybolmaya yüz tutan geleneksel mesleklerden birini temsil ediyor. Ömer Kök ve eşi, bu kültür mirasını yaşatmaya çalışırken, gelecek nesillere aktaracak bir çırak bekliyor. Bozkır ilçesine bağlı Çağlayan Mahallesi'nde ikamet eden ve değirmeni işleten Ömer Kök, şunları söylüyor:

"Eşimle beraber bu değirmeni işletiyoruz. Eşim iki çocuk annesi. 150 yıllık tarihi değirmen bu. Değirmen 25 yıldır bende. Şu anda en son ustası olarak ben kaldım. Bu su değirmeninin elektrikle kesinlikle hiçbir alakası yok, doğal yöntemlerle üretiliyor. Kepekli un doğal, anam babam ata buğdayları var. O buğdaylardan kepekli un yapıyoruz. Benim bazı harici işlerim olduğundan dolayı eşimle beraber çalışıyoruz. Eşim öğrendi işi ve artık bütün yük eşim üzerinde şu anda. Bu buğdaylarımız mesela kepekli un olarak geçiyor. Bunun içine şu gördüğünüz kazana öğütürken içine normal kaya tuzu atıyoruz. Kaya tuzu onu koruyor. Mesela ömrü 3 ay 5 ay ise bir çuval, onu kaya tuzuyla koruduğumuz zaman bunu bir yıla kadar çıkarıyor. Kaya tuzu doğal, buğdayımız doğal, unun kendisi kepekli. Burası Çağlayan Mahallesi, eski ismiyle Çat. Burada, bizim çocukluğumuzda artık biz tam olarak ben hatırlamıyorum 7-8 tane değirmen vardı ve buradan Dere kasabasına kadar bu değirmen sayısı 10-15'e kadar çıkıyordu. Şimdi bu değirmenlerden sadece su değirmeni olarak tarihi olarak burası kaldı. Evet, eskisi gibi tahin değirmenlerimiz var, onlar hala faaliyette, suyla dönüyor. Onlarda da elektriksiz ve doğal tahin üretiliyor. Burada da sadece doğal un olarak bu değirmenimiz tek yer burasıdır. Bunun haricinde burası kapanmış olsa, bugün ben bırakmış olsam, geride bir usta da kalmadı, bir çırak da yok. Eşimle ikimiz devam ettirmekteyiz, çalıştırmaktayız. Artık burası son olan gibi bir yer ama daha biz ölmediğimiz müddetçe devam edeceğiz, çalıştıracağız. Ve artı yanıma çalışacak biri bulabilirsem, üretecek, ona da öğreteceğim. Üretip tekrar bunların devam ettirmesini sağlamaya çalışacağım ömrümüzün yettiği kadar."

Unutulmaz Lezzet İçin Konya'dan Gelenler

Konya'dan un almaya gelen emekli öğretmen Ali Tanrıverdi ise, "Buranın ununu sevdiğimiz için un almaya geldik. Biz su değirmenlerine alışkınız, eskiden beri su değirmeni unlarını alırız. Kendimiz çok öğüttük. Kasabamızda 18 tane su değirmeni vardı, şimdi bir tane kalmadı. Çağlayan'da bir tane değirmen bulduk" diyerek su değirmenlerinin önemine vurgu yapıyor.

Ömer Kök ve eşinin azmi, kaybolmaya yüz tutmuş bir mesleği yaşatma çabası takdire şayan. Ancak, bu değerli mirasın gelecek nesillere aktarılabilmesi için destek ve ilgiye ihtiyaç var. Belki de bir çırak, bu değirmenin çarklarını döndürmeye devam edecek ve geleneksel lezzetler sofralarımızdan eksik olmayacak.

İlgili Haberler